25 Ocak, 2006

Neden Müslüman Kardeşler? Neden Hamas?

Bismillahirrahmanirrahim

Bildiğiniz gibi bu hafta içinde yapılan Filistin seçimlerinde bu sürece ilk kez katılan Hamas parlamentoda çoğunluğu sağlayacak bir zafer kazandı. Daha bir kaç ay önce Mısır'da da uzun bir aradan sonra yeniden gündeme gelen Müslüman Kardeşler örgütü bağımsız adaylar aracılığıyla katıldığı Mısır seçimlerinde ABD güdümlü Mübarek rejiminin bin türlü baskısı ve seçim hilesine rağmen hatırı sayılır miktarda oy almıştı. Şimdiden "barış karşıtı" bir partinin Filistin'de iktidara gelmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getiren Bush(?) gibi Batılılar bu seçimin meşruluğunu masaya yatırdılar. Tabii Hüsnü Mübarek gibi senede 1 milyar dolar ya da El Fetih gibi seçim öncesi 1 milyon dolar Batı yardımı almıyorsanız bu topraklarda "halkın temsilcisi" olmanız gerçekten zor. Benzer ABD yardımı iddiaları AK Kukla Tiyatrosu'nun da seçilmesi öncesi ve sonrası gündeme gelmişti.

Bölge dışından gelen tepkileri bir kenara bırakırsak bence bu son seçim sonuçları Arap ülkelerinde gerçekten de çok önemli gelişmeleri işaret ediyor. Hasbelkader demokratik seçimlere sahip olan Mısır ve Filistin'de halkın iç ve dış mihraklara karşı sandıkta gösterdiği bu irade gerçekten takdire şayan. Peki Araplar artık neden Mübarek ve El Fetih gibi sözde demokrat liderlerle yetinmiyor? Bu, söylemlerinde düşmanlarına karşı şiddetten kaçınmayan ve faaliyetleriyle de bu söylemlerini destekleyen gruplara yöneliş neden?

Öncelikle insanların artık Mübarek gibi ikircikli, Mahmut Abbas gibi kişiliksiz liderlere karnı tok. Hüsnü Mübarek, ABD'den aldığı yardımları kendi halkı ve mülteciler üzerindeki baskısını arttırmak için kullanırken, Arafat'ın ölümünden sonra başa geçen Abbas'ın henüz değil dişe dokunur bir faaliyeti, elle tutulur bir açıklaması bile yok. İsrail'e, uluslararası anlaşmalar(Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Doğu Kudüs, iki devletli çözüme göre tartışmasız Arap toprağıdır) ve demografik stratejiler nedeniyle çekildiği Gazze Şeridi için Mahmut Abbas'ın bir teşekkür etmediği kaldı! Oysa İsrail zaten kendinden taraf olan medyanın da yardımıyla bu çekilmeyi bir şova dönüştürerek lütûf gibi göstermiş, Dünya kamuoyu neredeyse hep beraber İsrailli yerleşimcilerin bu dramına(!) hüngür hüngür ağlamıştı. Tabii ekonomik ve askeri açıdan kuşatılmış, kendi toprağında sabah akşam kontrol noktasından geçmekten, cop, dipçik yemekten illAllah diyen Gazze ve Batı Şeria'daki Arab'ın ağlayanı yok! Ama Allah'ın sopası yok tabii, Şaron'un şu an nerede olduğu hepimizin malumu.

Tabii ki bunun yanında ne ABD'nin, ne de AB'nin, ne de başka bir emperyalist gücün petrolün ve diğer doğal kaynakların bol olduğu yerde gerçek bir demokrasiye izin vereceğini düşünmek ahmaklık olur. Özellikle de yıllarca Latin Amerika'daki diktatörlükleri el altından besleyen ABD, yine demokrasi ve özgürlük adı altında günümüz dünyasında daha büyük jeopolitik öneme sahip Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya'ya rejim ihracına başlamıştır. Ancak gerçek anlamıyla demokratik bir ülkenin kendi milletinin çıkarlarını ABD'nin ve Amerikalıların uğruna feda etmesi, ülkesinin topraklarını, petrolünü, doğalgazını ABD'ye peşkeş çekmesi imkan dahilinde olmadığından, ABD tarzı demokrasinin koskoca bir yalan olduğu aşikardır. Latin Amerikalılar tabii ki zamanla buna uyandı ve Brezilya, Venezüella, Bolivya, Şili gibi ülkeler kendilerini bir bir bu tuzaktan kurtardılar.

Bu seçimlerden görünen o ki benzer bir kurtuluş bölgemiz halkları için de yakındır. Bazı şaşkınlar dışında herkes Batı destekli şaklabanlardan bıkmıştır ve artık yeni çözümlere, bu yeni çözümler için de sıradışı yöntemler ihtiyaç vardır. Kişiliksiz ve etkisiz politikacıların kullanım süresi geçmiştir.